31 Temmuz 2012 Salı

KAL&bim –1974’den 2001’e

Bir ömrü özetlemek mümkün mü? Küçük bir pencere açalım.  70’li yıllar ve otuz sene sonrasını yazarken hatırda kalanları bölümlere ayırarak yazma cesaretini buluyorum. Ergenlik döneminin başında olduğumuz o yılları; ülkenin dört bir yanından koparak gurbette bıraktığımız evlerimiz kadar benimsediğimiz “Şanlı Yuva”yı kâğıda dökmeye çalışacağım.
Okul sınırları tel örgüyle çevrili değil. Boğaz tarafındaki ön bahçe ve Vaniköy’e bakan taraf desenli döküm demirlerle yükseltilmiş duvarlarla çevrili. Boğaz kıyısındaki tarihi bina

Akide şekeri

Ortaokul yıllarıydı. 70’lerin başlarındaydık. Okulumuzun yakınında renkli renkli şekerlerini kavanozlar içinde tezgâha dizmiş bir Şekerci Dede vardı. Şekerler arasında susamlı, fındıklı, çikolatalı, naneli ve diğer çeşitler bütün çekiciliği ile çocukları dükkâna toplamaya yetiyordu. Haftanın birçok günü küçük kese kâğıtları içinde yüz gram şeker alıp ağzıma atmayı, şekeri emerek bitirmeyi seviyordum. Akşamları dişlerimizi fırçaladığımızı hatırlıyorum. Buna rağmen şekerler ağzımda gece uykusuna yattığımı da hatırlıyorum. Diş çürüklerim o yıllarda başlamıştı. Başlangıçta dişçiye babamla birlikte giderken, sonraları yalnız gitmek

23 Haziran 2012 Cumartesi

Ev sahibimiz

Ev sahibimiz Şarapat Ece ve Sovyet ordusundan emekli Abdıvali albayım, torunları Hanifa .. .. sizleri iyilikle hatırlıyoruz. Kütüphanenizdeki kitapları okuyamadık ama onlara değer verdik. Abdıvali albayım "çocuklarımıza Rus ismi vermek zorunda kalmıştık, ama şimdi torumunuzun adı Hanifa dediğinizi hatırlıyoruz. Zaman çok şeyi değiştiriyor.

Bişkek'te

Değişimi yaşadık. Eskiden kapalı kutu olan Sovyetler değişime uğrayacak ve biz oralarda yaşayacağız. Bir zamanlar hayal dahi edilemeyecekleri gördük. Ata yurdumuzun havasını soluduk, ekmeğini yedik. Atlarına binmedik ama kımız içtik. Susamuru'nda yurt çadırlarını ziyaret ettik.  
Şimdi ise hayal edilemeyecek şeyleri gelecekte yaşamaya hazır olmalıyız.
Küçük Malika, Eshad, Akmad, Gülsana ve diğerlerini sizi unutmadık.

Ürumçi'de

Kazakistan Çin sınırında, ara bölgeye arabalarımızı bıraktık. Çin tarafına geçerken Türkçemizi anlayan bir Çin polisi  Uygur Murat bize yardımcı oldu. Zorlukla karşılaşmadan karşı tarafa

Helsinki'de

İyi ki gitmişiz. Dünyanın kuzey ucunda bile sizden birileri ile, hem de yerleşik insanlarla karşılaşabiliyorsunuz. Aklımızda kalan ayrıntılardan birisi de "ortam sakin, çevre korunmuş, medeniyet daha fazla kabul görmüş, insanı az, pahallı." Bir kere gitmek yeter diyebiliriz.

12 Haziran 2012 Salı

geçen bahar


Bu fotoğraf Buhara/Özbekistan'da (1999) çekilmişti. Gördüğümüz yerlerde tarihi yaşamıştık. Gezerken gördüğümüz ilginç yerler ve birlikte olduğumuz insanların ruh güzellikleri gönlümüzdeki özel yerlerini muhafaza ediyor.

Neden "geçen bahar"?

Hayata bakılan pencerenin önemli olduğuna inanıyorum. "Bardağın yarısı dolu veya bardağın yarısı boş" örneğinde olduğu gibi mutlu olmak biraz da bizim elimizde. Olumlu yanlarına bakabildiğimiz sürece hayatın güzelliklerini görebiliriz. Hoşumuza gitmeyen veya rahatsızlık duyduğumuz ayrıntılar için ise sabretmeyi denemeliyiz. Biraz da kanaatkâr olarak gönül dünyamızın güzelliklerini ortaya çıkarabiliriz.
Aynı anne babanın çocuklarından birisi küçük bir sakızla mutlu olabilirken, diğeri pahalı oyuncaklarla yakaladığı mutluluğu on dakikadan fazla sürdüremeyebiliyor. Bunun gibi kalıtım,  çevre, eğitim seviyesi gibi sıralanabilecek çok sayıda faktör hayatımızı şekillendiriyor. Değiştirilmesi mümkün olmayan detayları atlamalıyız. İnsan olarak değiştirebileceğimiz koşullara odaklanmak, hayatın akış hızını tahammül sınırlarımızın içinde tutmak hedeflerimiz arasında olmalı. Çok çalışmak, azimle yürümek insan olarak sorumluluklarımız arasında.
Özetlemek gerekirse hayata tutunurken azimli olmakla hırslı olmak, çok çalışmakla dinlenmek,