SANCAR DERSHANESİ! (*)Teşekkürler İlhan Özdemir)
Kuleli Askeri Lisesi’nin İstanbul Boğazına bakan
bölümünün her iki köşesinde birer tane kule bulunur. Karadeniz yönünde olan
Kuzey Kule, Marmara Denizi tarafında ki ise Güney Kuledir. İç bahçeden kuzey
kuleye girdikten sonra bir kapı ile daha karşılaşılır. Bu kapının arkasında
bulunan koridorun sağında ve solunda, sanki özellikle seçilerek bir araya
getirilmiş, bu devrenin en haylaz, en yaramaz ve en fırlama(!) öğrencilerinin
bulunduğu sınıflar yer alır. Koridorun sol tarafında; okula ziyaret için bir
general veya bir denetleme kurulu gelmesi dışında sürekli kapalı olan büyük ve
camlı kapı tüm haşmetiyle göze çarpar. Biz bu kapıya, "Utanç
Kapısı(!)" deriz. Utanç kapısı açıldığında koridora boylu boyunca uzanan
kırmızı bir yolluk serilir. Ve utanç kapısının sağ tarafındaki duvarda "Bu
kapıdan öğrencilerin geçmesi yasaktır" diye yazan bir tabela asılı olur
her zaman. Koridorun denize bakan tarafında sınıflar bulunur. Utanç kapısından
başlayarak sinema salonuna doğru uzanan koridorda sıralanmış bu sınıfların
birbirinin tıpa tıp aynı olan kapılarının üstünde, sınıfların numaralarını
gösteren sayılar vardır: 16... 17... 18... 19... 20... 21...
Bunların içinde bir tanesinin, 17’nci Kısımın kapısı
diğerlerinden farklıdır ve bu farklılık koridora girildiğinde hemen göze
çarpar. 17’nci Kısımın kapısında prinçten sarı bir levha vardır ve bu levhanın
üstünde siyah renkli büyük harflerle “SANCAR DERSANESİ” yazar. Bunun
anlamı; o
zaman ki Genelkurmay Başkanı’nın Kuleli Askeri Lisesi’ndeyken bu sınıfta
okuduğudur. Kapıyı açtığınızda; üst tarafları yuvarlak, heybetli üç
büyük pencerenin arkasındaki İstanbul Boğazının usul usul akmakta olan mavi
sularının güzelliği büyüler sizi. İçeriye adımınızı atıp sınıftan içeri
girdiğinizde de; gözünüze çarpacak olan ilk şey: sol taraftaki duvarda asılı
olan, sarı renkli, camlı çerçeve olur! Bu çerçeve Genelkurmay Başkanlığı’nın
forsudur... Bu çerçevenin içinde; kırmızı zemin üzerinde, beyaz bir fon
üzerinde bulunan kırmızı renkli bir ay yıldız vardır... Türk bayrağında;
kırmızı fon üzerinde beyaz renkli olan ay yıldız, Genelkurmay Başkanlığı
forsunda; beyaz fon üzerinde kırmızı ay yıldız şeklindedir. Forsun altında
bulunan sarı pirinç plakanın üstünde de siyah harflerle:
"3 NCÜ SINIF 1 NCİ KISIMDAN 451 NOLU SEMİH ALİ YUSUF
ÜSKÜDAR BU DERSANEDE OKUMUŞTUR" yazar...
Her ne kadar dışarıdan bakıldığında, Kuleli’de bulunan
diğer sınıflardan pek fazla bir farkı yokmuş gibi gözüküyor olsa da, kapıdan
girildiğinde içeride bulunan, umut ve sevgi dolu 28 tane kocaman yüreğin
çarptığı, 17’nci Kısımın dünyası sizi hemen içine çeker... Ve 17’nci kısımda
da; Kuleli'nin diğer sınıflarında olan dostluk ve arkadaşlık sevgisi, en temiz
ve en güzel şekliyle yaşanır...
İşte bu dünyayı oluşturanlar...
Yani biz...
Biz kim miyiz?
Biz anlatılamayız ki!
Kimi ve nasıl anlatacaksınız?
Ceketinin önünde yemek listesi koleksiyonu yapan “Asin” i
mi?
Yoksa: "Eşofmanlarımı giymeden dişlerimi fırçalamam
abi" diyen “Babal” ı mı?
Folklorda İstanbul çalkalama ekibiyle öğünen, kısmın en
kasıntısı “Kesafet” i mi?
Yüzünden gülücük hiç eksik olmayan, bebek yüzlü
"Kedi” yi mi?
Boş zamanlarında resim yaparak sanat dünyasına katkıda
bulunmaya çalışan (İyi ki Genelkurmay Başkanı falan olmadı, hele bir de darbe
yapsaydı, vay halimize!)
"Orangotuan" ı mı?
Uykudan arta kalan zamanlarda sınıftaki tüm lüzumsuz
işlerle uğraşan "Tızzo" yu mu?
Çenesi bir açılmaya görsün, bir daha kapatabilene
aşkolsun, kısmın tek çingenesi olmakla öğünen "Zilli" yi mi?
Ağzını açma düşüncesi bile aklına geldiğinde pancar gibi
kızaran "Mr. Kızarık" ı mı?
Çavuş olma hayali ile yanıp tutuşan, bu uğurda
gece-gündüz sürekli ders çalıştığı yetmezmiş gibi, Cumartesi-Pazar günleri bile
okulda kalıp ders çalışan, "Kalas” ı mı?
Her kimya sınavında yeni bir kopya çekme çekme yöntemi
bularak rekora giden "Torlak” ı mı?
Kız tavlama metotları üstüne tez hazırlamakta olan
"Çatlak Zurna" yı mı?
Hava Lisesi öğrencileri nasıl umutlandırılır ve
kerizlenir konusunda ihtisas yapan "Frankeştayn" ı mı?
Kısmın en sakin, en kendi halinde kişisi olan,
"Tortus" u mu?
Sınavlara hazırlandığında sesi çıkmayıp da, ders
çalışamadığı zaman ortalığı tozu dumana katan, penceresi açık "Deli” yi
mi?
Ne zaman, nerede ve neye muhalif olacağı, ne zaman isyan
çıkaracağı belli olmayan, yüzünden ciddiyetin hiç eksik olmadığı
"Anzavur" u mu?
Her olayda komik bir taraf bulan, hayatı gırgıra almaktan
büyük bir zevk alan, "Ankara Keçisi" ni mi?
Geleceğin büyük tüccarı, iyi satıcı ve komisyonsuz hiç
bir iş yapmayan, imam oğlu "Fıs” ı mı?
Dersleri çok sevdiğinden olacak ki, her sene yaz tatilini
ders çalışmaya ayıran, "Gadeş" i mi?
Tüm yaşantısı gitarı olan, 50 yıl sonrası için şimdiden
Batı Müziği besteleri yapan, (Çünkü biz onun ne yaptığını bir türlü anlamadık)
"Kozmik" i mi?
Haftalık ruhsal durumu Fenerbahçe'nin aldığı sonuçlara
göre değişiklik gösteren, Fenerbahçe yenildiğinde ortalıkta kemirilmemiş silgi
bırakmayan "Kemirgen" i mi?
Kısımda yapılan her türlü şamata, gırgırın altında
parmağı olduğu halde, daha sonra hiçbir şey yapmamış gibi davranıp, kendisini
tereyağından kıl çeker gibi olayların dışına çeken "Yelken Kulak" ı
mı?
"Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" deyip,
etliye-sütlüye karışmayan "Aslancık" ı mı?
Radyo ve saatlerin içinde imalat esnasında unutulmuş
fazla parçaları(!) çıkartmakta usta olan, “Dağ Sokrat 'ı Tostos" u mu?
Hafta sonu izinlerindeki direkten dönen şutlarını(!)
büyük bir abartı ile anlatan "Gouse” u mu?
"Keş” i mi? Yoksa "Stork" u mu?
En çalışkanımız olan "Zırnak Üstçavuş" ayrı bir
güzellik katar,
tek döneğimiz olan "Manyak” ayrı bir özellik 17’nci
Kısım’a...
. . .
ilhaNÖzdemir / Karalamalar
Ordu / 17 Aralık 2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder