19 Aralık 2020 Cumartesi

canlılığını koruyan anılar(*)

SANCAR DERSHANESİ! (*)Teşekkürler İlhan Özdemir)

 Kuleli Askeri Lisesi’nin İstanbul Boğazına bakan bölümünün her iki köşesinde birer tane kule bulunur. Karadeniz yönünde olan Kuzey Kule, Marmara Denizi tarafında ki ise Güney Kuledir. İç bahçeden kuzey kuleye girdikten sonra bir kapı ile daha karşılaşılır. Bu kapının arkasında bulunan koridorun sağında ve solunda, sanki özellikle seçilerek bir araya getirilmiş, bu devrenin en haylaz, en yaramaz ve en fırlama(!) öğrencilerinin bulunduğu sınıflar yer alır. Koridorun sol tarafında; okula ziyaret için bir general veya bir denetleme kurulu gelmesi dışında sürekli kapalı olan büyük ve camlı kapı tüm haşmetiyle göze çarpar. Biz bu kapıya, "Utanç Kapısı(!)" deriz. Utanç kapısı açıldığında koridora boylu boyunca uzanan kırmızı bir yolluk serilir. Ve utanç kapısının sağ tarafındaki duvarda "Bu kapıdan öğrencilerin geçmesi yasaktır" diye yazan bir tabela asılı olur her zaman. Koridorun denize bakan tarafında sınıflar bulunur. Utanç kapısından başlayarak sinema salonuna doğru uzanan koridorda sıralanmış bu sınıfların birbirinin tıpa tıp aynı olan kapılarının üstünde, sınıfların numaralarını gösteren sayılar vardır: 16... 17... 18... 19... 20... 21...

 Bunların içinde bir tanesinin, 17’nci Kısımın kapısı diğerlerinden farklıdır ve bu farklılık koridora girildiğinde hemen göze çarpar. 17’nci Kısımın kapısında prinçten sarı bir levha vardır ve bu levhanın üstünde siyah renkli büyük harflerle “SANCAR DERSANESİ” yazar. Bunun

anlamı; o zaman ki Genelkurmay Başkanı’nın Kuleli Askeri Lisesi’ndeyken bu sınıfta okuduğudur.   

 Kapıyı açtığınızda; üst tarafları yuvarlak, heybetli üç büyük pencerenin arkasındaki İstanbul Boğazının usul usul akmakta olan mavi sularının güzelliği büyüler sizi. İçeriye adımınızı atıp sınıftan içeri girdiğinizde de; gözünüze çarpacak olan ilk şey: sol taraftaki duvarda asılı olan, sarı renkli, camlı çerçeve olur! Bu çerçeve Genelkurmay Başkanlığı’nın forsudur... Bu çerçevenin içinde; kırmızı zemin üzerinde, beyaz bir fon üzerinde bulunan kırmızı renkli bir ay yıldız vardır... Türk bayrağında; kırmızı fon üzerinde beyaz renkli olan ay yıldız, Genelkurmay Başkanlığı forsunda; beyaz fon üzerinde kırmızı ay yıldız şeklindedir. Forsun altında bulunan sarı pirinç plakanın üstünde de siyah harflerle:

 "3 NCÜ SINIF 1 NCİ KISIMDAN 451 NOLU SEMİH ALİ YUSUF ÜSKÜDAR BU DERSANEDE OKUMUŞTUR" yazar...   

 Her ne kadar dışarıdan bakıldığında, Kuleli’de bulunan diğer sınıflardan pek fazla bir farkı yokmuş gibi gözüküyor olsa da, kapıdan girildiğinde içeride bulunan, umut ve sevgi dolu 28 tane kocaman yüreğin çarptığı, 17’nci Kısımın dünyası sizi hemen içine çeker... Ve 17’nci kısımda da; Kuleli'nin diğer sınıflarında olan dostluk ve arkadaşlık sevgisi, en temiz ve en güzel şekliyle yaşanır... 

 İşte bu dünyayı oluşturanlar...

 Yani biz...

 Biz kim miyiz?

 Biz anlatılamayız ki!

 Kimi ve nasıl anlatacaksınız?

 Ceketinin önünde yemek listesi koleksiyonu yapan “Asin” i mi?

 Yoksa: "Eşofmanlarımı giymeden dişlerimi fırçalamam abi" diyen “Babal” ı mı?

 Folklorda İstanbul çalkalama ekibiyle öğünen, kısmın en kasıntısı “Kesafet” i mi?

 Yüzünden gülücük hiç eksik olmayan, bebek yüzlü "Kedi” yi mi?

 Boş zamanlarında resim yaparak sanat dünyasına katkıda bulunmaya çalışan (İyi ki Genelkurmay Başkanı falan olmadı, hele bir de darbe yapsaydı, vay halimize!)  "Orangotuan" ı mı?

 Uykudan arta kalan zamanlarda sınıftaki tüm lüzumsuz işlerle uğraşan "Tızzo" yu mu?

 Çenesi bir açılmaya görsün, bir daha kapatabilene aşkolsun, kısmın tek çingenesi olmakla öğünen "Zilli" yi mi?

 Ağzını açma düşüncesi bile aklına geldiğinde pancar gibi kızaran "Mr. Kızarık" ı mı?

 Çavuş olma hayali ile yanıp tutuşan, bu uğurda gece-gündüz sürekli ders çalıştığı yetmezmiş gibi, Cumartesi-Pazar günleri bile okulda kalıp ders çalışan, "Kalas” ı mı?

 Her kimya sınavında yeni bir kopya çekme çekme yöntemi bularak rekora giden "Torlak” ı mı?

 Kız tavlama metotları üstüne tez hazırlamakta olan "Çatlak Zurna" yı mı?

 Hava Lisesi öğrencileri nasıl umutlandırılır ve kerizlenir konusunda ihtisas yapan "Frankeştayn" ı mı?

 Kısmın en sakin, en kendi halinde kişisi olan, "Tortus" u mu?

 Sınavlara hazırlandığında sesi çıkmayıp da, ders çalışamadığı zaman ortalığı tozu dumana katan, penceresi açık "Deli” yi mi?

 Ne zaman, nerede ve neye muhalif olacağı, ne zaman isyan çıkaracağı belli olmayan, yüzünden ciddiyetin hiç eksik olmadığı "Anzavur" u mu?

 Her olayda komik bir taraf bulan, hayatı gırgıra almaktan büyük bir zevk alan, "Ankara Keçisi" ni mi?

 Geleceğin büyük tüccarı, iyi satıcı ve komisyonsuz hiç bir iş yapmayan, imam oğlu "Fıs” ı mı?

 Dersleri çok sevdiğinden olacak ki, her sene yaz tatilini ders çalışmaya ayıran, "Gadeş" i mi?

 Tüm yaşantısı gitarı olan, 50 yıl sonrası için şimdiden Batı Müziği besteleri yapan, (Çünkü biz onun ne yaptığını bir türlü anlamadık) "Kozmik" i mi?

 Haftalık ruhsal durumu Fenerbahçe'nin aldığı sonuçlara göre değişiklik gösteren, Fenerbahçe yenildiğinde ortalıkta kemirilmemiş silgi bırakmayan "Kemirgen" i mi?

 Kısımda yapılan her türlü şamata, gırgırın altında parmağı olduğu halde, daha sonra hiçbir şey yapmamış gibi davranıp, kendisini tereyağından kıl çeker gibi olayların dışına çeken "Yelken Kulak" ı mı?

 "Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" deyip, etliye-sütlüye karışmayan "Aslancık" ı mı?

 Radyo ve saatlerin içinde imalat esnasında unutulmuş fazla parçaları(!) çıkartmakta usta olan, “Dağ Sokrat 'ı Tostos" u mu?

 Hafta sonu izinlerindeki direkten dönen şutlarını(!) büyük bir abartı ile anlatan "Gouse” u mu?

 "Keş” i mi? Yoksa "Stork" u mu?

 En çalışkanımız olan "Zırnak Üstçavuş" ayrı bir güzellik katar,

 tek döneğimiz olan "Manyak” ayrı bir özellik 17’nci Kısım’a...

 .   .   . 

ilhaNÖzdemir / Karalamalar

Ordu / 17 Aralık 2020

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder