27 Aralık 2014 Cumartesi

Eski Cemiyet Hayatımız

-Harem-selâmlık kadının erkekten kaçtığı, saklanıp gizlendiği devirlere mahsus bir tâbirdir. Eski vükelâ, vüzerâ ve ağniyâ konakları umûmiyetle hâremli selâmlıklı olur, misafirler selâmlık tarafına buyur edilip ağırlanırdı.
-Haremli selâmlıklı alemde kadınlar ayrı, erkekler ayrı bir yerde otururlar, kadınların misafirlikte, âile toplantılarında,
tiyatroda, möesirelerde, vapurlarda, terenlerde kadınlar için ayrılmış hususî bir yerde oturmalarına pek dikkat edilirdi. Pencerelere kafes konulması bu titizliğin , mânâsız bir kıskançlığın neticesidir. Nisâ taifesi ile zükûr taifesi birbirlerine âdeta boykot ilân etmiş gibi yaşarlardı. Aman erkeğin gözü kadına, kadının gözü erkeğe ilişmesin’ Hayat tarzımız emniyetsizlik üzerine müessesti.
Kız kadın hepsi haremlerde bütün gün
mahbus,
Şu telâkkiye bakın en kötü vahşet: Namus!
                                                           Mehmet âkif
Karı ile kocanın yan yana yürümesi eski düğünlerin koltuk merasimi ile başlar ve biterdi. Görüp göreceleri rahmet bundan ibâret kalırdı. Artık bir daha onların kol kola değil yan yana yürüdüklerini görmek ne kendilerine, ne de başkalarına nasip olurdu.
-Koltuk günü karısının ismini öğremem erkek bir daha o ismi ağzına almaz, atom sırrı gibi sıkı sıkıya saklar, başkaları tarafından öğrenilmemesine titizlikle dikkat ederdi.
-Pek muhafazakâr olmayan, az kültürlü sayılan âilelerde karı-kocanın birbirlerini isimlerinin sonuna Bey veya Hanım sıfatını eklemek suretiyle çağırdıkları olurdu. Böyle diyenler de çoktu ama babayâni geçinen sofu ve muhafazakâr takımı öyle değildi. Bir kısım hâtunlar: “Bey, beycağzım, efendi, efendicağzım” diye seslenirler er kişiler de: “Yâhû!” veyâhut sadece “Hû!” derlerdi. Elhâsıl velkelâm dişi mahlûkun adı sanı öğrenilemeyecek!...
-O tarihlerde Arnavutluk’ta kopan kızılca kıyamette Arnavut ihtilâlcileri: “Hükûmet karılarımızın adını öğrenmek istiyor. Biz nüfus memurlarına karılarımızın adını bildirmeyiz” diyerek silâha davranmışlardı. Ne hengâmeler kopmuştu bu yüzden...
-Dışarıda karısından bahsetmek mecburiyetinde kalan olursa, o da utana sıkıla: “Bizimkiler, bizimki, çocukların anası” gibi üstü örtülü tâbirler kullanmaya itinâ ederdi.
-Hele şimdi olduğu gibi karım, eşim diye adıyla sanıyla tanıtmak, kimsenin aklının kenarından geçmezdi.
-Dahası var, karısı yanında bir subay karakolun önünden geçecek olsa yanında kadın var diye nöbetçi selâm durmazdı. Yaya olsun, arabada olsun, yanında kadın bulunan erkeğe-velevki yanında acûze bile olsa- yine selâm verilmezdi. Çünki o selâm kadına ait olurmuş!...

*Âsitâne ıı, Evvel zaman içinde İstanbul – A. Ragıp Akyavaş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder